18 Aralık 2009 Cuma

KORKMAK

Hepimiz korkuyoruz bir şeylerden. Kimimiz işini kaybetmekten, kimimiz yolunu, kimimiz hayatını, kimimiz sevdiklerini kaybetmekten…Çoğu zaman bu korkularımız yüzünden donuklaşıyoruz, hatta bazen taşlaşıyoruz hayata karşı, elimiz kolumuz bağlı kalıyoruz…Ama bazen, korkunun dozu yüksek geldiğinde, tam tersi şekilde alevleniyor yüreğimiz, beynimiz, bedenimiz…Normalde yapamayacağımız şeyler yapıyoruz, köşeye sıkıştırılan kedi misali…

Çok büyük iki korkum var. Biri sevmekten korkmak. Korkarak sevdiğin kişiye sırf sevgin yüzünden zarar vereceğinden korkmak daha doğrusu. Sakınan göze çöp batması durumu değil, yanlış anlaşılmak. Mesela sizin kontrolünüzde olmadığı halde onu üzen bir olay için özür dilerken siz, onun “yine ne oldu” diye düşünüp üzülmesi, ağlaması, kırılması, kızması…

İkincisi ise “sana sonunda hayal kırıklığı yaşamana sebep olabilecek sözler veremem” mantığı ile gereksiz yere dürüst konuşmam. Tamam, hayatta her şey olabilir doğru, insanlar “sonsuza dek sürecek” diye düşünmek yerine “bir gün bitebilir de” diye düşünerek yapmalıdır planlarını, doğru. Ben bir zamanlar tüm hayatımı tek bir kişiye odaklı kurdum, hiç bitmeyecek sandım, bitti ve olanları gördük. Şimdi başkaları da benim yüzümden o hale düşmesin istediğimden tüm bu halim. Ama görünen o ki ben sevdiklerimi kaldıramayacakları bir durumun acısından korumaya çalışırken şimdiki zamanda canlarını yakıyorum

Neye karşılık neyi kurban etmek kabul edilebilir, buna ben karar veremem başkalarının adına, en yakınlarım olsa bile. İyi anlıyorum. Ama yine de dilim varmıyor bunu duyduğunda çok mutlu olacağını bildiğim birine “seni hep seveceğim” demek…Çünkü biliyorum ki hayatımızın kontrolü kesinlikle bizde değil ve biz yarın ne olacağını bilemezken bu tür sözleri “kesin, yüzde yüz” veremeyiz. Verirsek ve bir süre sonra koşullar değişirse, o söz hem bize hem söz verdiğimiz kişiye zarar getirir sadece. Hepsi bu.

Hayatımda değiştiremeyeceğim şeyler var” dediğimde, geçmişimdeki olaylardan ve kişilerden bahsediyordum ona. Uyarmak, evet. Bir kısmı beni de rahatsız ediyor, ama teraziye koyduğunda ağır basan iyilikler var o insanlarda. O yüzden “silinip” atılmıyorlar hayatlardan. Bunları değiştiremezsin.

Senden önce yaşanmışları ve yapılmışları senden gizliyorsam bazen, tamamen artık bugüne etkisi olamayacak bir şeyi bilerek kendini üzmemen için. Yoksa senin arkandan iş çevirdiğim için değil. Bak gördün mü, yine seni korumaya çalışırken üzüyorum işte. Benim korkum bu. Biliyorum, bir gün (ve bence çok geç değil o gün) bu acıdan bıkacaksın, ve benim yapabileceğim hiçbir şey olmayacak. Sana “canını yakmamak elimde olsa yakmazdım, ama değil” diyeceğim ama sen bunun yerine “söz veriyorum, bir daha canını yakmayacağım” dememi beklediğin için yine kırılacaksın, döneceksin, gideceksin. Belki “o bile beni bu kadar kırdıysa demek ki hayatta herkes kötü, kimseyi sevmemek gerek” diyerek kendini kapatacaksın, yazık edeceksin hayatının geri kalanına. İşte bu yüzden “beni bu kadar sevme” deyişim.

Bitmek zorunda değil sevgiler, ama bitenler de var.

Biliyorum bunu okuyunca yine ağlayacaksın. Kısır bir döngü, neden seni üzmemeye çalıştığımı anlatırken bile üzüyorum.

Ama inan, pembe hayaller kurduran içi boş sözler verip “hayatta hiç tökezlememiş saf melek” rolü oynasam daha çok üzülürsün, o rolün gerçek olmadığını anlayacak kadar tanıyorsun beni çünkü.

Şimdiki zamanda seni gerçekten seven ve bir gün sevmekten vazgeçmek için şu an bir sebep göremeyen sevgilin;

MB

1 yorum:

Aslısın dedi ki...

Bir gün ben de korkularımı yazmak istiyordum ama hep erteliyordum. Dur bakayım, galiba bana ilham verdin. Bu arada blogun yeni halini çok sevdim.

Yorum Gönder