23 Haziran 2010 Çarşamba

Sevdiğin işi yapmak

Hep derler (ben de konuşmacı olduğum üniversite organizasyonlarında söylüyorum), "sevdiğin işi yap" diye. Doğrudur. Ama bir kaç gündür gözlediğim bir şey var, bu sözü o kadar doğruluyor ki. Paylaşmak istedim.

Sevgili Hüzünkovan (ya da blog dünyasındaki adıyla küçük prens) Mimar Sinan Güzel Sanatlar Sinema-TV bölümündeki 2. senesini başarıyla bitirdi ve bu yaz nihayet bir filmin setinde çalışmaya başladı. Film hakkında bilgi vermek isterdim ama, yine kendisinin beni sardırdığı o muhteşem animedeki (the melancholy of haruhi suzumiya) o şirin mi şirin karakterin dediği gibi: "classified information" :)

Film İstiklâl Caddesi ve yakın çevredeki mekanlarda geçiyor. Ben de iş çıkışlarında yanına gidiyorum, ilginç bir dünya film seti. Saatler süren hazırlıklari saatler süren çekimler ve ortaya çıkan 1 dakikalık sahneler. Gergin bir ortam, kavgalar tartışmalar sürtüşmeler...Çalışma saatleri ve koşulları iğrenç, sabahlara kadar sokaklarda kalmak durumundasınız. Açsınız, tuvalete gitmek bile olay oluyor ördüğüm kadarıyla. Araalar her yere girmediği için bir sürü eşya taşınıyor, geçen insanlar, apartman sahipleiryle kavgalar filan da cabası. Cidden çok rezil bir çalışma ortamı.

Ama gelin görün ki, gözlemlediğim kadarı ile bizim Hüzünkovan Kuşu daha önce tanıdığım halinden baya bir farklı o set ortamında. Setteki herkes (neredeyse herkes) onu çok seviyor, ekibin küçük kızı gibi. Korunuyor, kollanıyor. Herkese karşı çok iyi güler yüzlü, yardımsever bir tavrı var. Gülümsüyor, gülüyor, insanlarla muhabbet ediyor. Daha önceleri dünyaya soğuk duran, insanların yanına yaklaşmasına pek izin vermeyen, kendi halinde cansız ve enerjisiz yaşayan o kız bir anda gözlerinin içi parlayan, enerjik, bıcır bıcır birine dönüşmüş. Setteki her dakikasında (söylense ve sıkılsa bile) ben eminim ki çok mutlu.

Çünkü o bu işi çocukluğundan beri tutkuyla isteyerek seçti. Çabaladı, öğrend, kendini geliştirdi, hala da devam ediyor. Küçük iş büyük iş demedi, sinema aşkına yaraşır şekilde yaşadı, ve hala da yaşıyor.

Dilerim hayatı boyunca hep bu tutkuyu devam ettirir ve buna uygun yaşayabilecğei iş tecrübeleri olur. O buna gönülden bağlı, bu yüzden de hiçbir zorluk onu rahatsız etmiyor, etse bile katlanacak gücü demotive olmadan devam etme yeteneğini kendinde buluyor.

Demek ki, gerçekten de, insan sevdiği işi yaptığında iş külfet değil keyif oluyor.

Hepimize örnek olsun HHüzünkovan'ın bu hali...

Sevgiler efendim...

10 Haziran 2010 Perşembe

Fotoğraf Blog'um

Merhaba,

Uzun süredir kendime bir portfolyo oluşturmak istiyordum, sonunda bunu blog üzerinden yapmaya karar verdim.

Fotoğraf çalışmalarımı http://mustafabilen.blogspot.com adresinden takip edebilirsiniz.

Özellikle gezi dergileri / şehir magazinlerine yönelik çalışmalarımı topluyorum, amacım asker dönüşü biraz daha kendimi geliştirmek ve bu işe adım atmak.

Beğendiğiniz çalışmaları paylaşırsınız umarım, böylece daha çok kişiye ulaşabilirim.

Destek veren herkese teşekkürler, bundan sonra da yanımda olmanız dileğiyle...

Sevgiler!