24 Ekim 2010 Pazar

PARAPSİKOLOJİ (Sİ)

İnsanlar çok garip. Ne zaman bir arkadaşım beni birisiyle tanıştırsa (önceden bunu yapmaması için uyarmama rağmen) “Bak bu Mustafa, psikoloji mezunu ehu ehu” diyerek gülüyor. Çünkü çok iyi biliyor ki bu cümlenin hemen ardından karşımdaki daha 3 saniye önce adımı bile bilmediğini unutup “aaa hadi ya, tesadüfe bak, benim de bu aralar baya bi sıkıntım var, düzelt beni hadi” diyecek.

Hangi birine yanayım? Birisiyle tanıştırılırken sanki tek özelliğim buymuş gibi sürekli psikoloji mezunu olduğumun ilk önce aktarılmasına mı, karşımdakinin ruh sağlığını anadol kamyonet kaportası zannedip “bi el atıver” demesine mi...Yoksa her seferinde yutkunup sonra gülümseyerek “hayırdır ya ne derdin var anlatmak ister misin?” dediğimde bülbüller gibi öten şahısların ben “bak şöyle şöyle yapmayı bir dene istersen, işe yarayabilir şu nedenden ötürü” dediğimde (sanki eğitim alan kendileri konuya fransız olan da benmişim gibi) “ama olmaz ki öyle” diyerek önerilerimi üzerinde bir kez bile düşünmeden yok saymalarına mı? Bence sonuncusu daha iyi bir sebep.

Koçluk eğitiminde her bölümde eğitmenlerin tekrarladığı bir şey aklıma geliyor: “Ne olursa olsun, koçluk himeti karşılığında sembolik de olsa bir miktar para alın.” Bunda ısrarcıydılar çünkü deneyimlerinden çok iyi biliyorlardı ki insanlar karşılığını ödemedikleri bir hizmeti ciddiye almıyorlar! Benim durumumda da olduğu gibi “nasılsa buna para vermedim, dediğini yapmasam da olur” diyorlar, ama eğer karşılığında cüzdanları incelmişse “o kadar para verdik bari bir deneyelim de boşa gitmesin” oluyor iş. Saçmalığa bak diyeceğim ama, bu sanırım ortak özelliğimiz insan olarak. “Ucuz olan kalitesizdir” de bir başka garip bakış açımız.

Konudan sapmayalım. İnsanlar 5 liraya bir tane “kişisel gelişim” kitabı alıp onu okuyarak herşeylerini düzelteceklerine inanıyorlar. O kitapların bir çoğu “psikoloji” rafı altında yer alsa da aslında “parapsikoloji”ye daha uygun çünkü içindekilerin pek bir dayanağı yok. “Evrene pozitif enerji gönderin” mesajı ile kapağını açtığınız çoğu bu tarz kitap “aradığınız evrene şu anda ulaşılamıyor, lütfen daha sonra yeniden pozitif enerji gönderiniz” diyerek kapanıyor. Ama benim güzide insan kardeşlerim o 5 TL’lik şeye para verdikleri için abidik gubidik önerileri stilleri can hıraş uygulamaya çabalarken benim (ve bir çok meslektaşımın) onlara iyiliklerini düşündüğü için kimi içki masasında kimi otobüste verilen gerçekten faydalı bazı yöntemleri göz ardı ediyorlar. Eğer derdinizi bana anlatmak için 50 dakikasına tonla para verseydiniz kesin denerdiniz ama değil mi? Komiksiniz.

Dün de kuzenimin lideri olduğu izci grubu ile bir dağ yürüyüşündeydik. O kadar saçma bir sebepten ötürü iki liseli kız öğrenci arasında kavga çıktı ve o kadar klişeydi ki bir türlü ileteşememeleri, karşılarına geçip izledim. Biri kulağına kulaklığını takmış öbürüne ha bire laf ediyor ama onun laflarına verdiği tepkiyi bile duymuyor, öbürü de aslında karşısındakinden özür dilediği halde “sen beni dinlemiyorsun” diyerek ona kızıyor. Biraz izleyip “neden ileteşemedikleri” hakkında iki cümle söyledim gayet güleryüzlü ve ortamı yumuşatır şekilde, her nasıl olduysa bu sefer kulaklıkları takılı olduğu beni duydu ve “sana ne” diyerek tersledi. Ben de “garip, insanlar genelde sorunları olduğunda, kızdıklarında ya da üzüldüklerinde dertlerini dinlemem için bana parar verirler” dediğimde de tüm gtup yazının başındaki tepkilerle üzerime atladı. Mesleğimi aktif olarak yapmıyorum şu an ama eğer yapıyor olsaydım sanırım bunu kesinlikle acı bir deneyim olarak yazardım otobiyografime.

Demek istediğim o ki, psikologlar “ruh halinizi iki dakikada düzeltiveren” sihrili değnek sahibi insanlar değildirler. Bizleri etkileyen problemler hiç bir zaman (daha doğrusu bu genellemeye izin verecek kadar çoğu zaman) yüzeyde görüenlerden ibaret değildir ve öyle iki teselli verici söz, bir özgüven aşısı ile çözülmezler. Sizi tanımadan, kişilğinizi, geçmişinizi, görüşünüzü bilmeden vereceğimiz öneri ya da deneyeceğimiz terapi de kalp doktorunuza böbrek yetmezliğiniz olduğunu söylemediğinizde olacaklarla aynıdır. Yeni tanıştığımız birine içki masasında iki laf edip hemen onu dünyanın en ak pak ruhu haline getireceğimize kim inanır? Diyelim ki iki konuştuk, ilk izlenimle bir iki laf ettik, neden ciddiye almıyorsun? Hadi arkadaşım hadi.

Bu nedenle çok kararlıyım, normalde yapmak için para aldığım bir işi asla sırf iyilik olsun diye bedavaya yapmayacağm. Bunu bir çok konuda yaşadım, insanlar ya yaptığın işe bedava olduğu için değer vermiyor, ya da tepene çıkıyor nasılsa bedava diye. Her emeğin bir değeri var. Ne benim 4 yıllık eğitimim sizin içkinize meze, ne de saatlerimi harcadığım bir çekimin kareleri sevgilinizi kıskandırıp aşkınıza heyecan kattıktan sonra çöpe atmamı isteyebileceğiniz sex shop ürünleri. Bu çok kişisel bir serzeniş oldu ama örneklemeye yeter sanırım emeğin değerini. Sevgi neydi? Sevgi emekti. (iğrencim.)

Bir daha “parapsikoloji”ye ilgili birini görürsem ona önce “para psikolojisi” öğreteceğim.