11 Mayıs 2010 Salı

Something burning-turning


-          Acaba kediler de öğle yemeği için mekan seçiyorlar mıdır? “Bugün nerde dursak Tekir?”  - “Bilmem ki Sarman, hadi gel bugün Barcelona’nın önünde duralım, oranın tavuk şinitzeli harika oluyor”
-          “Did we get this far just to feel your hate?” – “Bye bye beautfiul”
-          Özge’nin dediği gibi, sanırım artık vitrin mankenleri ile kardeş ruhlar arasında seçim yapmam gerektiğinde estetik kaygılarımı ikinci planda tutma yaşım gelmiş. Denedim ama olmadı, vazgeçmek için çok erken, çabalamak içinse çok geç hesabı.
-          “Sen çok rahat bir abisin, neden?” – “Saçmasapan bir yerlerde hiç de çekici olmayan koşullarda sevişeceğinize adam gibi yaşayın cinselliğinizi” Benim ağabeyliğim bu kadar.
-          Mutluluk hapı istiyorum. Ama lütfen mutluluk çubuğu olayına dönmesin.
-          Dany Brillant konserine son anda davet edildiğim içim üzerindeki paspal tişört ve spor ayakkabılar ile sahneye fırlamak, sahneye fırlayan tek erkek olduğuna bakmadan her yaştan bir sürü kadınla salsa yapmak, Dany’yle şarkı söylemek, “Esra’nın sana selamı var” demek. Eğlenmek. Sahnede fotoğraflarını çektiğim iki kız kardeşi fuayede aileleri ile görünce yanlarına gidip “fotoğraflarınız var, yollamamı ister misiniz?” demem, kızların babasının e-mail adresini vermesi.
-          “Erkekler kızlardan geç olgunlaşıyor o yüzden ben kendi yaşıtlarımla hiç anlaşamıyorum” diyen kızlara bir çift lafım var: Hayır! Erkekler geç filan olgunlaşmıyor. Bunu söyleyen kızların yüzde doksanı aslında hiç de olgun olmayan tipler bakıyorum da. Kızlar kısa yoldan kendine sosyal statü getirecek erkekler (para, kariyer, sanatsal yetenek, çevre vs.) arıyor (ki bu erkekler de o mertebeye ulaşmak için haliyle birkaç yıl vermiş oluyorlar hayatlarından) o yaştaki erkekler de çıtır genç vücut arıyor. Buna kılıf uydurmak için böyle saçma bir şehir efsanesi uydurmak neden? Alan razı veren razı.
-          Çim öteki tarafta hep daha yeşil. Kabul. Ama benim tarafımda sarı ya resmen! Ondan bu arayışım sürekli.
-          Aslı’nın daha benimle ikinci buluşmasında “senin estetik güdün çok güçlü, benden daha güzeline denk geldiğin anda beni terk edersin” diye teşhis koyması, ama sonrasında iki erkek arasında kalıp bunu benim bildiğimi bilmeden beni kendinden soğutma çabaları, kaçışı.
-           Sıcak Saatler dizisi ortaçağ’da geçseydi “Hayat ne tuhaf. Katırlar filan” diyecektik.
-          Gecenin 2’sinde defalarca arayıp “senle konuşmaya çok ihtiyacım var” diyen şahsın ertesi gün “yok bir şey” diyip tek kelime etmemesi. Mide kanaması ne güzel, ne güzel. Bunu rakı masasında anlattığımda arkadaşlarımın “senin canın çok sıkılmış anlaşılan, dert edecek şey aramışsın kendine” yorumu getirmesi.
-          “Lütfen böyle bir kızım olsun” diye seçtiğim fotoğraftaki kıza çok benzeyen ve kızıma koymak istediğim ismi taşıyan bir kızla tanışmam
-          Facebook’da kızın birinin beni Ulus 29’da tanıştığı bir adama benzetip “o sen misin” diye mesaj atması. Benim de “hayır değilim ama telafi etmem gerekiyorsa yine bir başkasının verdiği hasarı geleyim bu akşam 29’a” demem ama tabi kızın benim geçmişimi ve mesleğimi bilmemesi kaynaklı “sapık” muamelesi çekmesi.
-          Muamele.
-          Çeviri yaparken kendimi kaptırıp bir kilo yeşil eriği bitirmem, sabaha kadar kıvranmam.
-          Kadın-erkek eşitliği çerçevesinde erkeklere de 40 yaşında balon isteme ve depresyona girdiklerinde nutella yeme hakkı verilsin.
-          Yazın yaklaşması ile birlikte Odakule’nin önüne inilen her sigara molasının single bünyelere ziyan olması.
-          Politik görüşümün tutmadığı bir gazetenin “bize de reklam verin” demek için ofise gelirken içi badem ve fıstık ezmesi dolu çikolata topları getirmesi, benim “örümcek hislerim harekete geçti” diyip en yakın düz duvara doğru hamle yapmam, anlamayanlar aval aval bakınırken sadece bir kişinin gülmekten kırılması.
-          1 yıl önce istifa ettiğimde teslim ettiğim şirket lap-top’ında yerime işe alınan kızın bir dosyayı bulamaması, beni cepten arayıp “nerdeydi o dosya hatırlıyor musun” diye sorması. Benim kilitlenmem.
-          Bu sene Koç’un festivaline gitmiyorum. Hiç canım istemiyor, eğlenme ambargosu koydum kendime resmen.
-          Sailormoon da olmasa çocukluğu asla hissedemem sanırım içimde. Asker sonrası sağ omzumda hissetmeye kararlıyım.
-          Doğumgünüme Polyanna’yı çağırmak istiyorum. Ütü yapmayı da biliyorsa evlenebiliriz.
-          Parfüm çılgınlığı. 12 yıldır kullandığım Davidoff Cool Water’ı her duyanın “aaa bu babamın / abimin / eski sevgilimin kokusuuu” diyerek boynuma atlaması ama bir tek kişi için bile “Mustafa’nın kokusu” olamaması. Benim lanet okuyup kendimi farklı kokuları denemeye cengaver ilan etmem.
-          Artık rakının bile tadı kalmadı. İzmir git gide soluyor içimde.
-          “Ne zaman buluşsa kirpiklerin / Haritası çıkarılmamış bir deniz ölüyor / Kalbimin karanlık yüzünde”
Sevgiler, saygılar…

6 yorum:

SKYTURKS dedi ki...

Koku kısmında Paco Rabanne Black XS ...

Aslısın dedi ki...

Senin yüzünden yeşil erik ısmarladım, düşündükçe ağzım sulanıyor.

Doğum gününe gelecek ama evlenemez ya Polyanna, o hepimizin Polyanna'sı:))

tzygane dedi ki...

Kıskanç değilimdir ya ben :)

Aslısın dedi ki...

:)) İlla evlenecek kızla :) Bu arada yedim erikleri ben de ohhh sayende.

that girl dedi ki...

Goruyorum ve artiriyorum sanirsam en uygun cevap.

Kelebek dedi ki...

Kıskanç olmaman konusunu bir daha düşün artık istersen :P

Yorum Gönder