7 Mayıs 2010 Cuma

BALIK BAŞTAN, KARAYOLLARI BAŞKENTTEN KOKAR!

1-4 Mayıs arası Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nin çalışkan öğrenci kulüplerinden Akademi Borsa Merkezi’nin düzenlediği 2. Kariyer Model Zirvesi için Ankara’daydım. Gençler kendilerini gerçekten de çok güzel yerlere taşıyacak işler başarıyor orda, Kariyer Model’i bir gelenek haline getirerek her sene bir sektör seçip Türkiye’nin her yerinden öğrencileri sektörün önde gelenleri ve öncüleri ile bir araya getiriyorlar. Geçen sene bankacılık ve finanstı sektör, bu sene de medya ve reklam demişler.

Eğer ABM’nin düzenlediği Kariyer Model ile ilgili detaylı bilgi almak ve kendileriyle iletişime geçmek isterseniz şu linkten web sitelerini ziyaret edin derim.

Beni de “Dijital Pazarlama nedir, bu alanda ne gibi kariyer yolları vardır, bir dijital pazarlamacının günü nasıl geçer” sorularına cevap vermek üzere davet ettiler, elimden geldiğince sorularına cevap vermeye çalıştım, umarım onlar da memnun kalmışlardır birlikte geçirdiğimiz 1 saatten.

Neyse, konumuz benim Ankara’da geçirdiğim 4 gün ve trafikteki maceralarım. Özet geçmek gerekirse (yönetici özeti çıkarmak alışkanlık haline gelmiş) Ankara’da uçaktan indim, AVIS’ten bir araç kiraladım ve başladım yollarını hiç bilmediğim başkentimizde dolaşmaya…işte size gözlemlerim:

1 – Dünyanın hiçbir kentinde kavşaklar bu kadar berbat olamaz: Benim bildiğim, bir yolda sağdan sağa ayrılan bir kavşak varsa, üstteki yolun sağ şeridine çıkarsınız. Üsteki yolun sol şeridi içinse köprüden sonra sağa yol ayrılır. Ankara’da işler böyle yürümüyor. Sağdan çıktığınızda kendinizi bir anda geniş bir U dönüşü ile üst yolun sol şeridinde bulabiliyorsunuz. Sağ şerit için alt geçide girip sola – evet yanlış duymadınız sola – dönmeniz gerekiyor çoğu yerde! Böylece cep telefonumun GPS özelliği de işe yaramaz hale geliyor. Gereksiz yere alt geçit yapılmasının, köprülü kavşak sistemini önceden planlamamanın getirisi sanırım. Ya da Ankara’lı patronumun dediği gibi, “gereksiz yere bu kadar alt geçit yapılmasının tek nedeni belediyenin birine ihale yoluyla servet kazandırmak istemesi” olabilir. Bir nesil Melih Gökçek’le büyüdü (Pınar Süt reklamıydı sanırsam)

2 – Yönlendirme tabelaları ve sinyalizasyon konusunda Altın Ahududu ödülü Ankara’nın: Normal şartlarda yollarda yönleri ve kavşakları belirten tabelalar kavşaktan önce, sürücülerin görebileceği şekilde yolun üstüne yerleştirilir. Ankara’da bu tabelalar kavşakla anayolu ayıran tretuarın üzerinde yer alıyor. Dolayısı ile o trafikte giderken siz dönmeniz gereken kavşağın tabelasını gördüğünüzde çoktan dönüşü kaçırmış oluyorsunuz. Sonrası şenlik. Çankaya’ya gitmek için Or-An’dan döndüğümü bilirim. Tabelaların bit kadar oluşu ve gece uzunları yakmadan asla göremez oluşunuz da cabası. Ankara’da bir sürrealist: Melih Gökçek.

3 – Ankara’da ehliyet sınavını Manavlar ve Kabzımallar Birliği yapıyor: Ankara’lı sürücüler sinyalin icat edildiğinden habersizler. Haberdar olanlarsa sağları ile sollarını karıştırıyorlar. Şerit Ankara’lı şoförler için en az “Eyyafyallayöküll” kadar yabancı bir kelime. Kurallara uymaya çalıştığınızda da pencereden sarkıp hareket çekiyor taksiciler. Kırmızı ışık bir şey ifade etmiyor, bunu da anladım. Kırmızı ışıkta durursanız hareket çekmiyorlar ama kornaya basıyorlar “yürü” diye. “Nereye yürüyeyim be adam, kırmızı yanıyor” diye bağırırsanız bu sefer de “bi sensin bekleyen, yolu tıkama” diye karşılık veriyorlar. Tüm bunlar trafik polisinin gözü önünde cereyan ediyor ama kimse ceza yemiyor (Tüm Ankara’da ceza yiyen tek kişi benim sanırım. Uçağı kaçırmamak için çıktığım çevre yolunda 130’la gittim, 270 lira kestiler havaalanı girişince. Uçağı kaçırsaydım daha ucuza gelirdi). Kırmızı ışıkta durmuşsanız, en soldaki aracın yeşille birlikte 3 şeridi yatay geçip en sağa dönmesine hazır olun derim.

4 – Ankara’da Başbakanlık Korteji’nin ambulansa üstünlüğü var: İnanılır gibi değil ama Başbakanlık ya da Cumhurbaşkanlığı korteji geçecekse geçeceği yolları 15 dakika öncede kapatıp tüm araçları sağa çektiriyorlar, bir 15 dakika da geçtikten sonra bekliyorsunuz. Hastaya yetişmeye çalışan ambulans şoförü ile korumalar tartıştı, gözümün önünde adamı tutukladılar. Adam ölüyor orda yahu! Ankara’da 3 gece kalıp iki kez Başbakanlık, bir kez de Cumhurbaşkanlığı kortejine yakalanan tek bahtsız da benim sanırım.

Bunlar Ankara trafiğinde başıma gelenlerin sadece bazıları, hepsini anlatmaya ömrüm yetmez tahminimce. Bir daha İstanbul’a trafik yüzünden laf edersem iki olsun, sıkışık mıkışık ama en azından nereye gideceğimizi bulabiliyoruz hiç bilmesek bile.

Çok güzel 4 gün geçirdim açıkçası. Eski arkadaşlar, yeni yerler, yeni arkadaşlar, çocukluğa döndüren lunapark eğlenceleri, Eymir Gölü, ODTÜ (ve askerliklerini ağır bombardıman birliğinde yapmış kuşları), Gençlik Parkı'nda ışıklı akşamlar…Onlar da başka bir yazının konusu artık.

Sevgiler;

Tzygane

0 yorum:

Yorum Gönder